Biraz yağmur yağdı da nihayet etraf (ve hatta bünyem) kendine geldi.
Oh beee!
Uzun süre yağmursuzluk ta zor bir durum… Susuz kalır mıyız endişesi… Karşı tepelerin buğday sarısı rengi…
Yeşilken ne güzeldi…
Paşam’dan beri eve getirip fotoğrafladığım ikinci salyangoz bu. Öyle de arsız birşey çıktı ki; tam showman… Şanslı günümmüş... Kabuğuna girmiyor, makinaya doğru uzanıyor… Çiçeğin her tarafında aynı anda olmak istiyor. O daracık dünyasında, sırtındaki kocaman yüküyle; bu dünya ona dar geliyor… Nasıl mutlu… Nerden anladın ki mutluluğunu diyeceksiniz ama; mutluydu valla. Ben bunları yavaş bilirdim, bu sandığımdan hızlı da çıktı. Kabuğundaki çatlağa, boyunun kısalığına bakmadan bir cüretkarlık, bir özgüven… Bravo dedim...Keşke ben de hayallerime ulaşmak için böyle cüretkar olabilsem...
Belki de cüret etmememin sebebi; zaten ulaşmış
olmamdır.
Ya da cüret ettiklerimi farkında değilimdir.
Bunu düşünmem gerek…
Gülümseyerek çektim fotoğraflarını…
Herkese sevimli ve güzel gelmeyebilir tabii ama gene de serserinin tekiydi ve kendine güveni beni bir hayli etkiledi...
Ay çok tatlı ya senin yürümeni sevsinler :)
Canım ablam bugünkü sohbetimiz harikaydı, sen kızları okula ben benimkini yatağa gönderiyim daha sık yapalım bunu ne dersin ;)
Öperim güzel ablamı!
Posted by: Noni | May 13, 2013 at 13:27
Salyangozcuk ''yaşamın değerini bilin'' diyor:))
Posted by: Begonvilli Ev | May 11, 2013 at 02:00
Keşke hep yazsanız böyle. Sizin yazılarınızda -yazıya nasıl döküleceğinden emin olmadığım- bir şeyler var. Bir sıcaklık, huzur hissiyatı. Ne zaman okusam sizi, hep mutlu hissediyorum kendimi.
Posted by: magrat | May 09, 2013 at 03:40