Araya çok uzun zaman girince insan burada konuya nereden gireceğini de bilemiyor...
Hay Allah...
Eski birkaç yazımı okuyunca, gelip yazma aşkı basıyor ama bu işi de düzenli yapabilmek lazım dostum... Ben beceremedim.
Bahar yerini yaza bıraktı buralarda... Gölgeye kaçmaya, dondurma
yemeğe, Ella'nın patileri kaldırımda yürürken yanıyor mudur acaba
endişelerini duymaya başladık bir anda...
Hayat nazik...
Günler sakin, güzel...
Papatyamı, Paşamı hergün özlüyorum...
Bir derhem azalmadı o özlem...
Anlatsam; kulağa çok monoton gelecek herşey... Sıradan ve el yapımı işte; kâh öyle, kâh böyle...
Başka bloglara bakınca anlıyorum hayatımın monotonluğunu... Bana dünyanın en büyük mutluluğunu veren hadiselerin küçüklüğünü...
Kızlar büyüyor...
Pıtır Pıtır bebek dişleri dökülüyor sırayla; benim hiç bir annelik duyguma merhamet duymadan... Tek, tek...
İşlerim aynı, anneliğim aynı...
Duygular?
Onlar aynı kalır mı?
Bugün ders verdiğim sınıfta öğrencilerden biri; "sizin ders verdiğiniz
günler ben çok mutluyum" dedi... Ben de buna mutlu oldum... Ve bir gün
daha nefis bir şekilde bitti benim için işte...
Bana sorarsan daha ne olsun?
Ama dedim ya; başka da birşey yok anlatacak açıkcası...